5 Ekim 2010 Salı

Islak Köfte

Perşembe ve Cuma günkü yoğun telefon trafiğinden sonra Ankara'lı az ve öz tırmanıcıların işleri nedeniyle hafta sonuna faaliyet planlayamadık. İstanbul’dan kadim dostum Ersin her zamanki gibi imdadıma yetişti; ‘ Erkin, Geyve’ye gidelim mi? Ne dersin? ’


Perşembe akşamı heyecanla malzemeleri çantaya tıkarken bir gözüm de Adapazarı bölgesinin hava tahminlerindeydi. Pazar yağışlı göstermesine rağmen Ankara’da duramazdım. Cuma iş çıkışı koşar adım arabaya atlayıp arkama bile bakmadan tek başıma çıktım yola. Ankara’dan uzaklaştıkça içim huzurla dolmaya başlamıştı bile. Bolu’dan sonra ise yeşilin arasından ilerlerken temiz hava beynimi ele geçirmişti çoktan. Adapazarı’ndan Aysun’u da alarak Geyve’de Ersin, Aylin ve Yağmur’la buluştuk. Eksiklerimizi bakkaldan alıp gece karanlığında çadırları kurduktan sonra kampların olmazsa olmazı çekirdek eşliğinde, muhabbetle viskilerimizi yudumlarken ısındı bedenlerimiz. Ayın da çıkmasıyla, kayaların silueti iyice belirginleşti. Yarın o rotalarda tırmanacak olmak, kayanın sıcaklığını hissetmek ve bir meditasyona dönüşen tırmanışlarda yaşadığını anlayabilmek… Daha o kadar çok söylenecek söz var ki!


Kahvaltımız biraz eksik olsa da peynir zeytin ve yumurta hallice doyurdu bizi, tabii nutella da güç kaynağımız. Havanın biraz kapalı olması güneş alan kayalarda tırmanmak için oldukça uygundu. Has Sektöre doğru yollandığımızda birkaç ekip daha tırmanış ve kamp için gelmişti. Bu hafta Geyve en kalabalık zamanlarından birini yaşıyor…


Has Sektörde ısınma rotalarında tırmanırken, biraz geç olsa da Güçlü de katıldı bize. Sektördeki tüm rotaları çıktık, kaya negatif olmadığı için kollara çok yük binmeden ayakları zorlayarak tırmandık. Aysun da iyi bir performansla 3-4 rotada tope rope tırmandı; olacak olacak. Yağmur bu geçen zamanda kendini geliştirmiş, maşallah rotaları lider; korkusuzca çıkıyor. Aylin için söze bile gerek yok, yılların tecrübesi… :) Ersin sakat parmağına rağmen rotaları onsight-red point sıraya dizdi.


Günün top rotası ise Murat Kandi’nin açtığı sektördeki “Kırmızı (VIII)” idi. Daha önceden bu rotayı tırmandığım için önden ben çıkıp ekspresleri takayım dedim ve temiz, redpoint çıktım rotayı. Sonra Ersin ve Güçlü de rahatça bitirdiler… Bugün oldukça sıkı bir gündü hava kararırken neredeyse 8-9 rota çıkmıştık.


Akşam yemeği için, Malzeme ve ocak eksikliğinden dolayı Geyve’ye indik. Biraz dolandıktan sonra meşhur köfteciye(?) girmeye karar verdik. İlk başta önyargıyla girsem de çıkarken doymuş olmanın dayanılmaz ağırlığı ve ıslak köftenin nefis tadıyla yüzümde kocaman bir gülümseme oluştu.. İçkilerimizi de alıp kampa döndüğümüzde ateş başı koyu muhabbet çoktan başlamıştı bile. Ateşte patates, çekirdek(ama ateşte değil) ve alkol tamamlayıcı unsurlardı. Yaklaşık 10 çadır 20 kişiden fazla tırmanıcı vardı. Neredeyse küçük bir şenlik havasında…


Günün de yorgunluğuyla 12 gibi yattık. Ersin beni uyandırdığında havanın karanlık olmasından anlamam gerekiyordu, kara bulutlar hiç de güzel gözükmüyordu tırmanış açısından. Hafif yağmur çiselemesine rağmen kahvaltıdan sonra 2 rota ancak çıkabildik. Havanın belirsizliği bize de yansımış, içimizdeki tırmanma keyfi sönümlenmişti biraz. 2 buçuk gibi toparlanıp dönmeye karar verdiğimizde yine yağmur hafif hafif yağıyordu.


Yolda bir şeyler yemeğe karar verdik fakat Geyve’de ve yol üstünde kafamıza göre bir yer bulamadık. Doğruca Adapazarı merkeze geçip, Adapazarı’nın meşhur ıslak köftesinden yedik. Islak ve sıcak, yağlı ekmek eşliğinde gelen küçük küçük köfteler çok lezizdi. Üstüne de kabak tatlısını götürdükten sonra ayrılık vakti gelmişti. Ekip İstanbul’a dönüyordu ben ise tek başıma Ankara’ya dönecektim. İşte o an daha da farkına vardım Ankara’nın beni ne hale getirdiğini, beynimin içinde çakan şimşekleri hissedebiliyordum. Bu sefer otoyola girmeden doğruca Ankara’nın yolunu tuttum yağan sert yağmurun ve şimşeklerin arasında…


Erkin Çakmak-5 Ekim 2010


Not: Fotoğrafları yakın zamanda koyacağım....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder