14 Mart 2013 Perşembe

Güney Tayland


Ko Phi Phi
Yaklaşık 4 ay öncesinden uçak biletlerini alarak; Ramazan Bayramı tatilini değerlendirmek istedik. Rotamız ise belliydi; Tayland. Skyscanner.com sitesinden farklı havayolları alternatiflerini inceleyerek; maliyet ve ulaşım açısından en avantajlı uçuşun THY olduğuna karar verdik. Airarabia 100-200TL ucuz olmasına rağmen, aktarmalı uçuş olduğu için tercih etmedik. THY ile İstanbul-Bangkok gidiş-dönüş aktarmasız uçak biletlerini 1500TL’ye almış olduk.

Uçak Yolculuğumuz
Geriye pasaport işlemlerini halletmek ve Ağustos sonunu iple çekmek kaldı. Şanslıyız ki Tayland vize istemiyor. Hatta ülkeye girişte herhangi bir ücret de ödemedik. Ve Ağustos ayı gelip çattı. Ekip; Aylin,Ersin, Yağmur, Yunus ve Seyfi . Uçak biletlerinde meydana gelen bir karışıklık yüzünden Yağmur birkaç gün önceden tek başına gitti Tayland’a. Biz ise 20 Ağustos Pazartesi akşamı yaklaşık 9 saatlik bir yolculukla Bangkok’a vardık. Akşam 20:05 uçağı ile havalandık ve Salı sabah Tayland saati ile 09:00’da Bangkok’ta olduk. 4 saatlik zaman farkından dolayı, Türkiye’de saat 05:00’idi

Wat Arun'dan şehre bakış
Bangkok, küresel dünyanın tipik bir başkent profili çiziyor. Bir tarafta modern gökdelenler, çok katlı alışveriş merkezleri ve diğer tarafta yoksul arka mahalleler, yıkılacakmış gibi duran, balkonlarında çamaşırların asılı olduğu derme çatma evler. Ve tüm bunların arasında Budist Tapınaklar, Büyük Saray ve Tayland mimarisinin kendine özgü yapısını içeren tarihi binalar. Bangkok’u Chao Phraya Nehri bölüyor, ve longtail (uzunkuyruk) tekneler ile şehrin kanallarında gezebiliyorsunuz. Tayland’da ulaşım ve birçok hizmet ikiye bölünmüş durumda; halk için ayrı, turistler için ayrı. Olabildiğince yerel halkın kullandığı ve yaşadığı yerlere gitmeye çalıştık; turistlerden uzak, halkla iletişim kurabileceğimiz yerler. Fakat Tayland öyle bir turizm merkezi haline gelmiş ki her seferinde birkaç sene önceki Nepal gezimizle mukayese etmek zorunda kaldık. Ülkeyi, kültürü, insanları özümseyerek ve yaşayarak geçirilen bir tatil.

Wat Arun
1 TL => 16,6 Baht
1$ => 30 Baht
1$ => 1,8 TL

Bangkok’ta ilk gün yorucu ve yolculuk sersemliği ile geçti. Yorgunluğu Thai Masajı yaptırarak atmaya çalıştık.(yarım saatlik masaj 100 Baht) Kho San Road’da yemek yiyip, biraz alışveriş yaptık; T-shirtler 200-250 Baht, shortlar 400 Baht, su geçirmez 10lt’lik çantalar 350 Baht, ortalama bir yemek 100Baht civarı, bira 60-90 Baht arası. Sokaktaki tezgahlarda ise Pad Thai 30-50 Baht.

Chao Prahaya Nehri
Kaldığımız hostel ara sokaklarda biraz virane bir yer. Nasıl olsa bir gece kalıp, güneye geçeceğiz diye pek aldırmadık. Kişi başı 175 Baht’a, 2 kişilik odalarda kaldık. 22 Ağustos Çarşamba günü şehir turu yaptık. Bangkok’ta ulaşım 3 tekerli Tuc-tuc’lar ile sağlanabiliyor ve 3 kişi rahatça binebilirsiniz. Gerçi 6 kişi de binmeyi denedik ama 5 kişi ancak sığıyor. Bazı bölgelerde trafik yoğun olmasına rağmen tuc-tuc ile hızlı ve ekonomik bir şekilde istediğiniz yere gidebilmeniz mümkün. 160 Bahta taksi tuc-tuc ile anlaşarak belli başlı yerleri gezme şansımız oldu; Wat Arun, Wat Pho ve birkaç tapınak gezip, Chao Phraya nehrinde tekne ile dolaştık. Bir an önce Bangkok’tan ayrılmak istiyorduk artık.

Gezi Rotamız
Central Train Station’ın yakınındaki turist ofislerinden güneye 650 Baht’a gece otobüsü biletlerimizi aldık. Ücrete transferler dahil. Otobüsler iki katlı görece konforlu, yolda bir kez mola veriyor. Sabaha karşı Surat Thani’ye vardık. Sonrasında minibüsle Krabi’de küçük bir iskeleye geçerek, longtail botlar ile Railey’e varmamız yarım saati aldı. Yürüyerek yaklaşık 20 dakikada adanın doğusundan batısına geçerek , Ton Sai sahilinde Mambo Bungalow’da geceliği 250 Bahta iki kişilik odalarda yerlerimizi ayarladık. Böylelikle Tayland’ın güney batı kesimine geçmiş olduk.

Ton Sai, küçük bir plaj ve hippilerin tercih ettiği bir yer. Plajın etrafındaki 100 metrelik kayalarda onlarca tırmanış sektörü var. Fakat Tayland’ın iklimi tırmanış için pek uygun değil. Muson yağmurlarının da etkisiyle hava öğleden sonraları neredeyse hep yağdı, nem ve ıslaklık rahatsız ediyor. İlk gün dinlenme ve deniz keyfiyle geçti. Kaldığımız yer, ormanın içinde hindistan cevizi ağaçlarının arasında yemyeşil doğasıyla etkileyici. Hava her ne kadar tırmanış için uygun olmasa da Ton-Sai’de tırmananları görebilirsiniz.
Ton Sai'ye geçiş
Ekipte bu kadar tırmanıcı varken tırmanışsız bir faaliyet düşünülemezdi; ertesi gün öğlen malzeme kiralayarak sahilin sol tarafındaki sektörde birkaç ısınma rotası çıktık. Isınma rotalarında bile sırılsıklam oluyorsunuz; hava nemli, tutamaklar sürtünme vermiyor ve tırmanıştan pek keyif alınmıyor.

Sahilde tırmanış
Isınma rotalarından sonra Ersin’le sahilin girişindeki negatif hatları gözümüze kestirdik. Lai Dab (VIII+) rotasını ikinci girişimizde çıktık. Uzaklarda havanın yağdığını görüyorduk ve çok geçmeden yağmur geldi. Bölge denize yakın ve nemli olduğu için boltlar çok çabuk paslanmış ve birçok rota yeniden boltlanmış. Rotalar bolt çöplüğüne dönmüş bile. İstasyonlar ise ilginç, birkaç bolttan geçirilen istasyon ipine iniş malzemeleri takılı ve inişleri bu malzemelerden yapıyorsunuz; riskli ve güvenli değil.

Ton Sai'den ayrılırken
Tırmanış malzemesi olarak tırmanış ayakkabısı ve emniyet kemeri vardı yanımızda. Diğer malzemeleri kiraladık. Yarım günlük malzeme kira ücretleri; ip 200B, gri-gri 50B, ekspres(12 adet) 200B.

25 Ağustos Cuma günü 2 gece kaldığımız Ton Sai’den sabah erkenden ayrılarak Ko Phi Phi adasına hızlı deniz motoru ile geçtik (350B, 1:45dk.). Ve ilk izlenimler olumsuz; ada güzel, deniz güzel ama her taraf turist kaynıyor. Sezon dışı gitmemize rağmen yine de kalabalık. Pansiyon, resort ve bungalow çılgınlığı. Adanın iç taraflarına doğru yürüme mesafesinde bambudan yapılmış bir bungalow bulduk, tam bize göre; Gipsy Bungalow. Oda 300B, kişi başı 150B’a bir gece konakladık.
Long Beach
Ko Phi Phi’de de kaya tırmanış rotaları var ama Ton Sai’deki kadar çok rota ve çeşitlilik yok. Long Beach’e yürüyüp denize girdik, mevsim yağışlı mevsim olduğu için deniz dalgalı ve bulanık biraz. Long Beach’ın kumsalı güzel fakat resortlar sahili kapatmış tamamen. Deniz keyfinden sonra adanın tepe noktalarına çıkıp gün batımı manzarasını kaçırmamak için 50 dakikalık bir yürüyüşle ViewPoint’e geçtik. Manzara mükemmel, bol bol fotoğraf çekiliyoruz. Ko Phi Phi adasının ana yerleşim yeri ince bir boyundan oluşuyor, iki tarafı deniz, adanın kara parçalarını tutan bir bağ gibi. Merkeze indiğimizde, sahilde akşam eğlenceleri başlamış bile, ateş dansları, kovalardan toplu içilen sert kokteyller. Aslında pek ilgimizi çekmedi, Bodrum’da ya da Çeşme’de de aynı şeyi yapabiliriz. Bunca yolu bir barda kafayı bulup, kendimizden geçmek için mi geldik?

Ko Jam'lı müslüman balıkçı, kaptanımız
Sabah hızlıca toparlanıp, limandaki mekanlardan birinde kahvaltı yaparken Tayland’lılardan da yerli halkın yaşadığı, gidebileceğimiz yerleri soruyoruz. Etrafımızda Avrupalı Amerikalı turist görmek istemiyoruz. Bir balıkçı ile anlaşıp küçük long-tail teknesi ile yaşadığı adaya Ko Jam’a geçiyoruz. (6 kişi toplam 3000B anlaşıyoruz.) Kaptanımız kavruk tenli müslüman bir balıkçı. Sarma sigarası ile motoru çalıştırırken, küçük bir tekne ile yolculuğun biraz riskli olduğunu da fark ediyoruz. Tayland’ın güneyinde çok fazla Müslüman var, özellikle balıkçı kasabalarının bir çoğunda camilere rastlayabiliyorsunuz. Neyse ki hava yağışsız ve bulutlar uzakta. Açık denizde dalgaları yara yara, biraz da su alarak karşıda gözüken adaya doğru yaklaşıyoruz. Ko Jam(Ko Pa) adasına yaklaştıkça içimizdeki heyecan da artıyor ve işte Tayland’da olduğumuzu anlıyoruz.
Ko Jam'a varmak üzereyiz, arkada adanın gözüken bir kısmı
Balıkçıların yaşadığı küçük bir yerleşim yerinde iskeleye benzer bir yerin yanından adaya ayak basınca, kaptanın karısı Bee karşılıyor. Sevecen, güleryüzlü yardımsever bir Tayland’lı. İskelede beklerken hemen çay kahve ikram ediyorlar. Bu arada ekipten birkaç kişi Bee’nin motosikletinin arkasına atlayarak kalınabilecek yer bulmaya çalışıyor. Bee’nin torunlarıyla vakit geçiriyoruz, hepsi çok tatlı ve sevecen. Farklı dilleri konuşsak da iletişim rahatça kurulabiliyor. Ko Jam, turistik bir ada olmadığından yer bulmakta sıkıntı çekiyoruz, sezon dışı olmasının da etkisi var.

Bee'nin torunu ve Yağmur
Tadilatta olan deniz manzaralı güzel bir yer bulduk sonunda; Jungle Hill Bungalow. Eşyalarımızı bıraktıktan sonra hemen motosiklet kiralayıp adayı gezmeye başladık. (Motosiklet kirası 150B.) Toprak yollar, yollarda koşuşan çocuklar ve ormanın içinde daldan dala atlayan maymunlar. Sonunda küçük bir sahilde durup, kumsalda futbol oynayan çocuklara karışıyoruz. Biraz ter attıktan sonra hava kararmadan dönmemiz gerekiyor. Dönüşte yağmur yağmaya başlıyor, yine sırılsıklam oluyoruz motorun üstünde. Buna rağmen ıslaklık çok da rahatsız etmiyor, hava hep sıcak. İskelede yemek yedikten sonra bungalowa dönüyoruz, hemen dibimizdeki sahil küçük ve ıssız. Bir tarafta ay, dalgaların sesi içimize işliyor. Dünyanın diğer ucunda, Türkiye’den kilometrelerce uzakta küçük bir sahil kasabasında nefes aldığımızın farkına varıyoruz. Gündelik hayattan uzaklaşarak, fırsat buldukça gezmeli insan. Çünkü her yolculuk yeni bir keşif, benliğe uzanan derin bir yol. İşte böyle zamanlarda hissediyor insan her bir hücresini ve doğanın ihtişamını.
Gece boyunca yağmur yağdı ve rüzgar hiç dinmedi, sabah yağış devam ediyordu. Nereye gideceğimize karar veremedik bir türlü. Ülkenin güney batı tarafında muson etkisini gösteriyor. Ve hızlı bir karar vererek, doğu tarafındaki adalara rotamızı çevirdik; uzun bir yol bizi bekliyor.


Ko Jam adasındaki müslüman balıkçı, ailesiyle balığa çıkarken
27 Ağustos Pazartesi günü Ko Jam adasının doğu tarafından küçük bir iskeleden görece büyük bir longtail ile Ban Laem Kruet’a geçtik. 45 dakikalık deniz yolculuğu boyunca şiddetli bir yağmur yağdı, tedirgin edici bir yolculuk geçirdik(150B). Surat Thani’ye gideceğimiz otobüs durağına taksiyle gittik ve 2 saatlik beklemeden sonra ıslak, nemli bir otobüs ile Surat Thani (160B) 3 saat sürdü. 23:00’da kalkan gece feribotu yataklı bir feribot; alt ve üst kattaki yer matlarına uzanarak rahatça yolculuk yapabiliyorsunuz. Sabah 6’ya doğru Ko Tao’da olduk.

Tanote koyu, Ko Tao
Adanın batı tarafındaki merkez sahili Sairee Beach; denize paralel uzanan Hindistan cevizi ağaçlarıyla turistlerin gözdesi. Kalan günlerimizi Ko Tao’nun doğu tarafındaki, küçük bir sahil olan Tanote Beach’de deniz, kum, güneş eşliğinde dinlenerek geçirdik. Ülkenin doğu tarafı bu mevsimde musondan çok fazla etkilenmiyor. Yaklaşık 3 gece Family Tanote Resort’de kaldık, burası kaldığımız en iyi yerlerden biriydi; odalar temiz, deniz manzaralı ve konforlu. Adanın ana sahiline göre daha sakin ve denizi mükemmel. İlk gün kano kiralayıp dolaştık ve bol bol denize girdik. Şnorkel kiralayarak mercan resiflerini belgesel tadında yüzerek dolaştık. Rengarenk balıklarla çeşitli büyüklerde mercan resifleri etkileyici, deniz altı farklı bir dünyaya açılan bir kapı. Tayland’ın diğer özelliği de dalış sporları. Birbirinden güzel mercan resifleri ülkenin hem batı denizine(Andaman Deniz) hem de doğu denizine (Tayland Körfezi) yayılmış durumda. Özellikle turistik yerlerde bir çok dalış okuluna rastlayabilirsiniz, paket eğitimlerle dalış turları düzenliyorlar. Bir haftalık bir eğitim yaklaşık 3000B civarı, fiyata her şey dahil. Vakit ve nakit sıkıntısından sadece şnorkelle daldık, Tanote sahili dalış teknelerinin uğrak yerlerinden biri.

Ersin rotanın son hamlesinde, Seyfi arkasını alıyor. Tanote sahili
Şansımıza sahilde çok güzel kaya blokları vardı. Bir kaçında güzel problemler çıktı, sahilde boulder yapmak da ayrı bir zevkmiş. Ersin, Yunus ve Seyfi ile güneş altında parmaklarımızı kayada törpüledik biraz. Tayland’daki son günlerimizi Ko Tao adasında dinlenerek geçirdik, bolca yüzüp deniz altının güzellikleriyle vakit geçirdik. Uzun, yorucu ve hareketli geçen ilk günlerden sonra çok iyi geldi.

Artık dönüş vakti gelip çatmıştı, 31 Ağustos Cuma günü öğleden sonra 14:45’te Ko Tao’dan Katamaran ile ayrılarak Chumphon’a geçtik. Gece treni yaklaşık 2 saatlik rötarla 22’de geldi, yataklı trende yerlerimizi önceden ayırmıştık. Bangkok’a sabah saatlerinde vardık.
Ekip eğleniyor, Tanote sahili, Ko Tao.

Tayland’daki son günümüz, Bangkok’ta alışveriş çılgınlığı ile geçti. Ertesi gün erkenden kalkarak taksi ile havaalanına geçtik. Uçağımız 10:55’de kalktı ve akşam saatlerinde İstanbul’da olduk. Yaklaşık 12 günlük tatilimizde, Tayland’ın güney bölgesini görme fırsatımız oldu. Kuzey’deki Chiang Mai bölgesine gidemedik, hatta vaktimiz o kadar kısıtlıydı ki görmek istediğimiz birçok adayı es geçtik. Tayland’a en az bir ay ayırmak gerekiyor. Tırmanış için çok elverişli değil ama gezinize çeşitlilik katabilir. Ve turistlerin uğrak yerlerinden ziyade kenarda köşede kalmış balıkçı köylerinde vakit geçirmek daha eğlenceli olabilir. Deniz tatilini ülkemizin bir birinden güzel sahillerinde de yapabilirsiniz. Dünyanın her bir tarafına yayılmış milyonlarca insanla çarpan kalplerimizi güzelleştirmek ve yaşamı anlamlı kılmak adına olabildiğince uzatın ellerinizi farklı kültürlere ve yaşam tarzlarına; yüreğinizin büyüdüğünü farkedecek ve aldığınız nefesin her zerresinin tadına varacaksınız. Ekipteki herkese uyumu ve anlayışı için ayrı ayrı teşekkürler. Eee, bir dahaki gezimiz nereye?

Erkin Çakmak - 2012