10 Aralık 2009 Perşembe

Eksilen zaman, geride kalan ise biz...

Son 15 gündür hayatımda o kadar çok şey değişti ki...


25 Kasım 2009, yaklaşık 3 yıldır çalıştığım işyerindeki son günümdü. Rahat ve huzurlu geçen zamanlarımı şimdiden arayacağım sanırım. Ailemin de İstanbula gelerek yardımlarıyla, Yukarı Dudullu'daki evimin eşyalarını toplarladım ve Muğla'ya gönderdim. İstanbulla bağlarımı kopartmış oldum.
Bunların sebebi ne mi? Tabii ki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak vatani görevimi yapma zorunluluğum. Stresli bir 10 gün önümde duruyor, İzmir'de sınava girecek ve 10 Aralığı heyecanla bekleyeceğim, sonuçların açıklanacağı tarih. Ve 2 gün içinde de teslim olacağım birliğime.
Son tırmanış günlerimi de Geyikbayırı'nda geçirmek istedim. İbrahim, Aylin ve Yağmur'la Ersin'in arabasıyla Kurban Bayramının arefe günü İstanbul'dan yoğun trafik eşliğinde yola çıktık. Bayramın ilk günü sabaha karşı Antalya'daydık.


Anatolia, Sarkıt ve Kebap sektörlerinde tırmandık. İlk gün yol yorgunluğuyla pek verimli geçmedi. Anatolia sektörde Mezarlarınıza Tüküreceğim (VIII-) rotasını flashladım. Kampımızı JOSITO Guest House'a attık. Engin, Güçlü, Yücel, Fikriye ve Ergün abi de oradaydılar. Bazı akşamlar Antalya'ya indik akşam yemekleri için. Bayram dolayısıyla Türkiye'nin her tarafından tırmanıcılar toplanmıştı, her zaman ki gibi yabancı tırmanıcılar da vardı, her yaştan ve çoluk çocuk, yaşlısı; yüzlerce rota seçeneği ve mevsim özelliklerinden dolayı Türkiye'yi, Geyikbayırı'nı tercih ediyorlar.


2. Gün, yani 28 Kasım'da günlerin de kısa olması sebebiyle, Ersinle birlikte hızlı bir şekilde Kebap sektördeki bütün rotaları çıktık neredeyse. VI+'dan bir başladık, VII-, VII, Sincap yolu VII+, Gekko VIII- ve Tequila VIII- rotalarını onsight, flash, redpoint bir Ersin bir ben çıktık.



Sonrasında Anatolia Sektöre geçerek Güçlü'nün de tırmandığı Power Slave (VIII+/IX-) rotasını 2. denememde çıktım. Verimli bir gün geçti. Akşam birer bira içmeyi hakettik sanırım. Burak'la Yücel ise Feslikan yaylası taraflarında, Moryel kayalıklarında geneksel tırmandılar. Tunç'un da kendi sitesinde yazdığı yazıya burdan ulaşabilirsiniz. http://www.tuncfindik.com/?p=1750

Ertesi gün, Climbers Garden'in karşı tarafındaki, ilk sektörlerden olan Sarkıt'a geçtik. Colonist (VIII-) rotasını onsight çıktım. Burakla, Yücel'in denediği Geyikbayırı Jazz Band (VIII+) rotasına ben de girdim fakat temiz çıkamadım. İmagination rotasının alt kısmını da çıktık ve yine VII+'lık başka bir rota daha çıktık(rehber kitabın 2. baskısında bu rota yok). Akşam Engin ve Fikriye İstanbula yola çıktıklar, Ersinler de gece çıktılar.





Son Gün, pazartesi günü kampı topladıktan sonra, yine Sarkıt sektöre geçtik; Güçlü, Yücel ve Ergün abi. Vücutlar iyice yorulmuştu, 3 gündür tırmanıyorduk. Bizon (VII) rotasını onsight,redpoint çıktım. Yağmur Duasına (VIII-) girdim fakat kilit etap olan istasyona gidişte çözemedim rotayı ve oturdum.

Doktor Mustafa abi ile Denizli'ye kadar gidebildim, ytudaktan Eren de vardi. 20:30'da Kale minibüsüne bindim fakat Kale'den ileriye araç bulamadım ve bir benzinlikte geceyi geçirdim. İyi ki yanımda çadır ve uyku tulumu vardı çünkü sabah kalktığımda çadırın üstü buzluydu, gece sağlam soğuk olmuş.

Sabahleyin Muğla otobüsünü beklerken otostop çektim ve bir tır durdu, Milas tarafına gidiyordu şansıma. Muğla'da Uğur Mumcu bulvarının girişinde indim. Apar topar eşyalarımı hazırladım ve köyden 29 Ekim'de bıraktığım motorumu alarak İzmir'e yola çıktım. Akşam 18:30 sularında Bornova'ya girdim, ertesi gün Gaziemir Ulaştırma Okulu'nda sınava girecektim, heyecanlıydım biraz.

2 Aralık günü 08:30'da Gaziemir'deydim. 38. grup 32. sırada ismimi yazdırmıştım. İyi ki yanıma bir kitap almışım, bütün gün beklemek çok sıkacaktı beni. 11:30 gibi Nizamiyeden içeri girdiğimizde içimi bir sevinç sarmıştı fakat bu mutluluk fazla uzun sürmedi, oradan oraya, bekleme salonundan bir başka bekleme salonuna geçerek akşamı etmiştik bile ve hala sınava girebilmiş değilim. Sonunda bir başka numara daha verdiler, aday numaram 53470. Sınav yaklaşık 1 saat sürüyor, ALES sınavına benzer bir sınav. Ulaştırma okulundan çıktığımda saat 21:00 olmuştu ve deli gibi yağmur yağıyordu.

Motorun yanına geldiğimde ıslanmıştım bile, hemen kaskımı takıp, yağmurluklarımı giydim ve görüş mesafesinin az olduğu bir havada Bornova'ya doğru giderken Karabağlar yolunda trafik ışıklarına yaklaşırken bir anda motorun kontrolünü kaybettim ve kendimi yerde sürüklenirken buldum. Şansıma kırmızı ışık yanıyordu ve araçların arasında 30-40 metre yerde sürüklendiğimi hatırlıyorum. Kırmızı ışık olmasaydı belki de araçların altında kalıp ezilebilirdim. Aklımdan bir sürü şey geçmesine rağmen ayağa kalkabildim ve ilk yanıma gelen kişiden yardım istedim. Bilincimin açık olup olmadığını kontrol etmek için, adama bana sorular sormasını istedim. Onun da yardımıyla motoru kaldırıp kenara çektik. Sanırım bir aracın da plakası yere düşmüştü. Motor ve ben yerde sürüklenirken, motor araca çarpmıştı.

Bütün gün hiçbirşey yiyip içmemiştim, kötü hava, sert tabanlı dağcılık botlarımın hissiyatının az olması... herşey üst üste gelmişti ve anlık bir hatamla motorun kontrolünü kaybetmiştim. Hemen İzmir'de oturan amcamı aradım ve 20 dakika içinde yanıma geldi. Amcamın da yardımıyla motoru yakınlardaki bir benzinliğe tekerleyerek götürdük. Motorun gidonu kırılmıştı ve yamulan eğrilen yerleri de vardı. Motoru benzinlikte brakıp eve geçtik. Şansıma bana hiçbirşey olmamıştı. Ne bir çizik ne de yara bere.

Ertesi gün Kahramanlar'daki Zafer motoru aradım ve motoru kendi araçlarıyla çektiler. Aslında satmak aklımda yoktu ama motorun servise girip tamir ettirilmesi gerekiyordu. Zafer motordan Barış abi ile anlaşıp motorun vekaletini verdim. Geçen sene Ocak ayında aldığım motordan bu şekilde ayrılmak bana baya bir koydu. Gerçi yazın da bir Niğde Aladağlar maceram vardı motorla ama yine de duygulandım ayrılırken. Yazın 19 numaralı bir arıza kodu vermişti ve bir türlü çözememiştik, kamyonla motoru İstanbul'a götürmüştüm. Serviste beynini yani kontrol ünitesini değiştirmişlerdi.

Akşamında İzmir Zirve Dağcılığın duvarına geçtim ve yaklaşık 2 saat, yapay duvarda antrenman yaptım. Biraz olsun üstmdeki stresi atabildim. Gamze ve Fikret'in sert rotalarında bünyeyi iyice yordum. Şans eseri motorsiklet kazasında hiçbir yerime birşey olmamıştı; sert hamlelere giriyor ve vücudumu bir oraya bir buraya esnetiyordum.
Pazar günü baktım ki hava açık ve güzel. Tırmanış malzemelerimi toparlayıp Bornova'dan 515 ile Buca'ya, oradan da kaynaklara geçtim. Tek başıma gitmiştim, köy kahvesine gelince Emrahları gördüm. Onlarla birlikte çıktım yukarı . Mamiçka (VI-) ve Komodo (VII+)'da ısındıktan sonra Kulaksızı (VIII-) çıktım. Emrah'ın da önerisi ile Hasta Siempre (VIII+) rotasına redpoint girdim, 2. denememde çıktım rotayı.

Akşam liseden arkadaşım Umutla birlikte Muğla'ya döndüm. 8 Aralık çarşamba günü sabahtan Yerkesik beldesine zeytin toplamaya gittim, 3-4 ağacı hemen toplayıp, öğleden sonra 3 gibi Gökova Çınar'daki rotaların altındaydık. Bu seferki partnerim babamdı, hızlıca malzeme bilgisi ve emniyet almasını gösterdikten sonra kolaylarından 3 rota çıktım. Babam da 2 rotada tope-rope tırmandı biraz. İlk kez deneyen birisine göre oldukça çabuk kavradı ve lider emniyetimi de rahatça aldı. Komogene VI- (sektörün en soldaki rotası,çatlak hattı), Hotel IV+ ve Santa Clara VI- rotalarını çıktım.

10 Aralık geldi bile, internetten heyecanla sonuçları bekliyorum gece 2:30 civarında sonuçlar verildi fakat aşırı yüklenme nedeniyle sistem sürekli sunucu hatası verdi. Büyük uğraşlar sonucu 1 saat sonra sonuçları görebilmiştim. Askerliğimi kısa dönem Jandarma Er olarak Çanakkale İl Jandarma Komutanlığı'nda yapacağım. 12 Aralık 17:00'a kadar birliğime teslim olmak zorundayım. Bir aksilik çıkmazsa, Mayıs ortasında terhis olacağım. Mayıs'ta yeniden görüşmek dileğiyle...

Sevgiyle,
Erkin Çakmak
10 Aralık 2009 -Muğla

16 Kasım 2009 Pazartesi

Doğayla baş başa tırmanış; Geyve, Adapazarı



Bir yandan meteoroloji sitelerinden hava durumuna bakıyor, bir yandan da nereye gideceğimize karar vermeye çalışıyorduk. Hazır hava açıkken ve yağışlı günler bastırmadan olabildiğince diğer bölgelerde de tırmanmaya çalışıyorduk; günübirlik gidemeyeceğimiz, Ballıkayalara göre uzak tırmanış bahçeleri... Cuma günü olmuştu ve hala bir karara varamamıştık; yola çıkar, kararımızı veririz dedik.


Cuma akşamı işten biraz geç çıkmama rağmen, hızlıca hazırlanıp 21:30 gibi İstanbul'dan ayrıldık; Engin ve Övgün ile. Havanın soğuk olması, Karakayaların uzak olması sebebiyle Geyve'ye gitmeye karar verdik. Haftaiçi yağışlı geçtiğinden dolayı bir hayli çamurluydu yollar, arabayı yola bırakıp 23:30 gibi kamp alanına vardık fakat ayakkabılarımız bir hayli çamur olmuştu. Hava geçen haftaya göre soğumuştu, kış kendini hissettirmeye başlamıştı şimdiden.


Sabah ayazıyla gözlerimizi açtığımızda saat 10'a geliyordu. Tembel tembel kahvaltımızı yapıp, yüzünü nazlı nazlı gösteren güneşle ısınmaya çalıştık. Tırmanış malzemelerini hazırlarken, Neziheler de kamp alanına gelmişlerdi; Erman,Esra ve DAG(Doğa Aktiviteleri Grubu)'tan bir arkadaş.


Kayaların dibine geldiğimizde güneş bir hayli yükselmişti, hatta çıplak tırmanabilecek kadar ısıtmıştı bizi. Geyvenin bir özelliği de kayalar bütün gün güneş aldığı için soğuk havada bile rahat tırmanabilmeniz. Tabii bu durum yaz mevsimi için sıkıntılı oluyor biraz.














İlk rotalarımız, uzun rotaların olduğu bloğun en solundaki görece kolay 5 rotanın en sağdaki 2 rotasıydı*(Fakirlerin Ceus'u VI+, Gandhi VII)*. Geyve'nin yeni bir bölge olmasından dolayı ve hala yeni hatlar açıldığı için rehber kitabı yok; ne rota adlarını biliyoruz ne de rotaların tam derecelerini.

Sonrasında yine Enginle sol bloğun ortasındaki büyük siyah, sarı akıntının (rotanın ortası negatifimsi), 4 rota solundaki hattı*(Gülen Adam VIII)* ve onun bir solunu *(Madonna VIII+,ilk ip boyu)* çıkmaya karar verdik. İlk denemelerimizde rotaları çıktık; Engin önden ekpresleri dizip çıkıyor, bana da flashlamak kalıyordu. Engin'in geçen hafta girdiği ve Ersinle çıktığı rotayı ben de merak ederek denemeye karar verdim; büyük siyah,sarı akıntının 3 solu*(Goriot Baba VIII)*, yani Enginle çıktığımız rotaların sağı. Rotanın geneli akıcı gidiyor fakat istasyona varmadan 3-4 bolt aşağısında sert 3-4 hamlelik bir ısırık var. Biraz tereddütlü ve bekleyerek hamleleri çözmeye çalıştım. Kiliti de geçince, istasyona vardım ve onsight,red point çıkmayı başardım(VIII derece civarı). Engin'in de tebriğini aldıktan sonra son rotamız da, Doğan'ın açtığı yaklaşık 40 metre uzunluğundaki, V derecelik kısa bir rotanın*(Bebiş V+)* sağıydı(aşağı yukarı VIII derece )*(Whymper VIII+)*. Bu sırada akşam olmak üzereydi, Aykut da partneri Mustafa ile kampa gelmiş ve tek atımlık bir rota kestirmişlerdi gözlerine. Engin yine önden ekpresleri dizerek oturmadan rahat bir şekilde çıktı rotayı. Üst kısmında ayakların zayıf olduğu bir yan geçişte her ne kadar zorlansam da ben de düşmeden çıkabildim.

Hava kararmıştı iyice, hemen kampa eşyalarımızı atıp, Geyve'ye indik. Yıldız Et Lokantası'nda karnımız şişene kadar yedik. Tadımlık şarabımızı alıp, taze çekirdekle kampa döndük. Hava bir hayli soğuktu, Övgünle Engin'in çadırına sığınıp şarabımızı yudumladık, birazcık muhabbetten sonra kendi çadırlarımıza geçerek uykuya çekildik.


Ertesi sabah yine güneşli bir güne uyanmıştık. Dünün yorgunluğunu ancak atabildi vücutlarımız. Biz daha gözlerimizi yeni açmışken, Aykutla Mustafa geleneksel bir hat çıkıyorlardı. Uzaktan görebiliyorduk onları. Tadını çıkarta çıkarta kahvaltımızı yapıp, kahvelerimizi içtik. V derecelik kısa bir rotada ısınıp, yine büyük siyah akıntının 2 solundaki rotayı(VII+, VIII- olabilir).*(Geyve Meyve VIII-)* Övgün önden ekpresleri dizerek çıktı, sonrasında ben de çıkarak istasyona sabitledim kendimi; Engin'in tırmanışını kameraya aldım. Heyecanla bekliyorum görüntüleri, bakalım nasıl oldu.

Dio(IX) rotasının hemen sağındaki 25 metrelik bir rotayı*(Techno İnferno VIII, ilk ip boyu)* da flash çıkmayı başardım(VIII,VIII+ olabilir) ve günü kapattık. Güneş de batmaya başlamıştı, hemen kamp alanına gidip, çadırlarımızı topladık ve eşyalarımızı çantalarımıza yerleştirdik. Geyve'deki Yıldız restoranda yemeğimizi yedikten sonra 18:30'da yola çıktık, 20:00'da İstanbula yağışlı bir havada girdik.



Bölgeyi Murat Kandi keşfetmiş ve özellikle sağ blokta birçok rotası var. Doğan, Öztürk ve Serkan'ın da rota açtığı bölgede şu an yaklaşık 40 rota var. Kamp alanı güzel; doğayla iç içe, sakin bir tırmanış olanağı sunuyor. Daha önceleri aşağıdaki bir tarladan su alınabiliyordu fakat suda fazla kireç çıktığı için su götürmek gerekiyor. Ve unutulmaması gereken önemli bir nokta da çevrede köylülerin ekili biçili tarlaları var, mümkün olduğunca patikaların dışına çıkmadan yürüyelim, tarlalara ve bağlara zarar vermeyelim. Her tırmanış bahçesindeki sorun gibi çöp bırakmayalım, sigara içenler izmaritlerini yerlere atmasın lütfen. Bir sevimsiz konu daha; tuvalet için kullandığınız ıslak mendillleri doğada bırakmayalım, çöp olarak geri şehre getirelim.

Bölgede emeği geçen herkese teşekkürler...

14-15 Kasım 2009

Erkin Çakmak


Önemli Not:

** İki yıldız arasında parantez işareti içindeki rota bilgilerini sonradan ekledim. Yazıyı yazdığım dönemde rehber bir kaynak olmadığı için rota adları ve derecelerini bilmiyorduk. Takoz dergisinin 2010 sayısında bölge tanıtımını ve rotaları ayrıntılı görebilirsiniz.



Tunç Fındık'ın sitesindeki Geyve Tırmanış Bölgesi ile ilgili haberler;
http://www.tuncfindik.com/?p=1228
http://www.tuncfindik.com/?p=1445
http://www.tuncfindik.com/?p=1711


tırmanış.org'daki Aykut'un bölge ile ilgili yazısı ve yeni açtıları geneksel bir rota;
http://tirmanis.org/index.php/gezgin/tirmanis-bolgeleri-tanitimlari/179-geyve-tirmanis-bolgesi

http://tirmanis.org/index.php/kaya-tirmanisi/geleneksel/200-geyvede-yeni-geleneksel-rota-bodoslama





Bölgenin google harita linki;
http://www.sakaryadagcilik.org/index.php/google-masptan-rotalar/sakarya-ve-civar-rotalar/748-geyve-tirmanis-bolgesi.html


Geyve ile ilgili diğer linkler;
http://www.dailymotion.pl/video/x9vows_geyve-tyrmanyy-bolgesi_sport
http://omervatansever.blogcu.com/geyve-de-yeni-kaya-tirmanis-bolgesi/3796430





10 Kasım 2009 Salı

Ve tırmanışla geçen bir haftasonu daha; Pelitözü, Bilecik

Haftaiçi boulderhanede her zamanki antrenmanımı yaparken Uğurların haftasonu Pelitözü'ne gideceklerini duydum. Daha önceleri Enginle muhabbetlerimizde bölgenin farklı bir tarzı olduğundan bahsediyordu. Her fırsatta oradaki rotaları görmek istediğimi belirtiyordum. Uğurlar beni de davet edince, heyecanla kabul ettim. Farklı bölgelerde tırmanmanın, tırmanışıma da katkısının olduğunun farkındayım.
Eve gider gitmez Öztürk ve Doğan'ın birlikte hazırladıkları Türkiye Kaya Tırmanış rehberini kurcalamaya başladım. Dereceler ürkütmüştü beni biraz ama yine de bölgeyi görmek istiyordum. Tedirgin olmanın bir manası yoktu, kendimi geliştirmek istiyorsam daha kararlı ve sıkı çalışmalı, tutkuyla tırmanmalıyım.
Cuma akşamı, iş çıkışı eve geçip hızlıca çantamı hazırladım, kamp malzemeleri, tırmanış malzemeleri, fotoğraf makinesi, yiyecek, içecek derken yüklü bir çanta oldu. Gece yarısı Pelitözü'ne varmıştık. Tünel ve yol yapımında çalışmış işçilerin bıraktıkları prefabrik odalarda çadırlarımızı kurup, uykuya çekildik.
Cumartesi öğleye doğru 11 sularında kalktık, kahvaltılık bir şeyler atıştırıp Mağara sektörüne doğru yola koyulduk. Yaklaşık 30-40 dakikada rotaların altına vardık. Fakat patikayla 200 metre civarı yükseldiğiniz için yorucu oluyor biraz. Hava açık ve güneşli, sıcaklık ise mevsim normallerinin 3-4 derece üstündeydi. Mağara sektörü öğleden sonra tamamen gölge oluyor. Mağaranın siyahımsı bir kaya yapısı var. Rotalar çok fazla çıkılmadığı için, tutamaklar temiz ve Ballıkayalardaki gibi mumlu değil. Negatif travers giden hatlar, mağaranın hemen yanındaki yüzeyler, negatifteki birbirinden ilginç rotalar, hepsi büyülemişti beni, inanılmaz etkilenmiştim. Genelde Ballıkayalarda tırmandığım için alışık değildim negatiflere, rotalar başımı döndürmüştü şimdiden.
Biraz ısınmak, biraz da tedirdinliğimi atmak için mağaranın 20-30 metre sağ tarafında bulunan Sincap Kapanı (VII) rotasını onsight red-point çıktım. Sektördeki rotaları denemem için, Uğur başlangıç olarak Kara Topuz (IX-) rotasını önerdi. Girişinde klip pozisyonu sıkıntılıydı biraz fakat kilit hamle denilen kara topuzu alarak 2. klibi yapmayı başardım. Aşağıdan bol bol betaları alıyordum fakat bu klipte oturdum. Sonraki hamleleri tasarlamaya başladım, istasyona kadar otura kalka gittim. İnerken tekrar rotayı gözden geçirerek hamleleri kafamda oturtmaya çalıştım. İkinci girişimde heyecanlıydım hayli, yine kilidi geçerek kara topuzu aldım, 3.bolta gitmeden diz sıkıştırarak dinlendim ve devam ettim, fakat istasyona gidemeden düştüm. Aslında çok yakındım bitirmeye, fakat heyecanımın ve hızlı gitmemin sonucu çıkamamıştım rotayı. Hava kararmaya başlamıştı, eşyalarımızı toparlayıp kampa indik. Bol ton balıklı makarnayı midemize indirip, birer kadeh şaraplarımızı yudumladık müzik eşliğinde ve muhabbetle.
Bütün gece rota aklımdan çıkmadı, hamleler, dinlenme pozisyonları, klipler. Öğleye doğru tekrar mağaranın altındaydık. Birkaç esneme hareketinden ve kısa boulder hamlelerinden sonra rotaya üçüncü kez girmeye hazırdım. İlk klipte yine tedirgin olmama rağmen topuza rahat gittim ve dinlenme yerlerinde de nefesimi düzenleyerek, rotayı çıkmayı başardım. İstasyon boltundaki ekspresten de ipimi geçirince büyük bir mutluluk sardı içimi. İlk IX- derecemi de böyle güzel bir rotada çıkmak heyecan verdi bana. Rotadan inince aklım yine meşgul olmaya başlamıştı bile. Çok çalışmak, ter dökmek ve bol antrenman yapmak gerektiğini her tırmanışımda daha da iyi kavrıyordum. Bugünün ayrı bir tarihi yanı da vardı; Evren akıcı ve çok kararlı bir tırmanışla Venom (X) rotasını çıkmayı başarmıştı, X derece ilk Türk kadın çıkışı! Bugüne kadar Türkiye'de X-' ler çıkılmıştı fakat X çıkılamamıştı kadın tırmanıcılar arasında. Evren'in tırmanışını izlemek büyük bir keyifti benim için.
Biraz dinlendikten sonra Ayça'nın da çalıştığı Dünyayı Kurtaran Adam (IX+) rotasına girdim. Negatifte travers giden 15m civarinda bir rota, cepli güzel bir hat olmasına rağmen negatifte ilerlemek çok yorucu. Sanırım mesai harcamak gerekecek, hamleleri parça parça çözümledim fakat eğim ve tarz farklı. Bir dahaki sefere tekrar görüşmem gerekecek. Yine hava kararmaya başladı, apar topar toplanıp kampa indik. Kampı toplayıp yol üstünde İlhan Tan tesislerinde boşalan midelerimizi doldurduk.
Büyük emekler harcanmış bu bölgeye. Eskiden karayolu geçmediği için binbir zorlukla gelinip buralarda tırmanılmış, rotalar açılmış. Tırmanışa son dönemlerde başlamış biri olarak ne kadar da hazıra konduğumuzu farkedebiliyorum. Bölgede tırmanmış, rota açmış kişilere saygım sonsuz. Eğer yanlış bilmiyorsam rotaların neredeyse hepsi Doğan tarafından açılmış. Bu harika rotalarda tırmanma olanağı sağladığından dolayı Doğan'a minnettar olmak lazim, ayrıca emeği geçen herkese tabii ki de. Pelitözü sıkı rotaları, enteresan hatları, siyahımsı(mağara sektör) ve sağlam kaya yapısı ile gidilmesi gereken bir bölge. Etrafındaki ormanlar ve gizemli vadi sistemleri ile doğa harika, Yeni açılan tünel ve Bilecik yolu her ne kadar tarumar etse de...
7-8 Kasım 2009 Erkin Çakmak Not: Aşağıdaki linkten bölge ile ilgili rotalara ulaşabilirsiniz. sanırım bazıları hatalı fakat fikir vermesi açısından güzel; http://www.gezenbilir.com/index.php?topic=2786.0 Pelitözü ile ilgili birkaç link: http://www.dorukspor.com/sportirmanis/?p=68 http://www.dorukspor.com/sportirmanis/?p=1740 http://www.kirlibotlar.com/?p=80 http://www.mudadost.org/tirmanis-bolgeleri/pelitozu-bilecik/comment-page-1/ Oxygen dergisinde yayınlanmış Bilecik-Pelitözü ile ilgili yazı; http://www.oxygenoutdoor.net/oksijendergi/Oksijen-Dergi-No-1.pdf

5 Kasım 2009 Perşembe

Başlıyor...



Yaklaşık 2 yıldır olanca hızıyla tırmanmaya ve dağlara gitmeye çalışıyorum. Doğada olmak büyük bir zevk ve paylaşılamaz deneyimler içeriyor. İş hayatından oldukça sıkıldım ve aklım hep doğada. Olabildiğince ve dilim döndüğünce faaliyetlerimi paylaşmak, fotoğraflarımı sergilemek istiyorum. Dediğim gibi bu zamana kadar geç kaldığımın farkındayım fakat geçmiş faaliyetlerimden de zaman buldukça bahsetmek istiyorum. Görüşmek dileğiyle...