9 Eylül 2019 Pazartesi

Güney Fransa-Verdon, Ceuse, Gorges Du Tarn (13-23 Ağustos 2019)

Yaklaşık 10 günlük faaliyete beni de davet ettikleri için öncelikle Alper ve Fatma’ya teşekkürler.
Kaç zamandır merak ettiğim ve gidemediğim bölgeleri görmek güzel oldu. Faaliyet 13 Ağustos’ta Pegasus ile Sabiha Gökçen havaalanından 12:45 Marsilya uçağı ile başladı. Yaklaşık 3 saatlik bir yolculuk sonrası Terminal 2’de inip Terminal 1 çıkışındaki kiralık araçlardan B sınıfı bir araç ile Verdon’a hareket ettik. Fransa’da otoyollar ücretli ve pahalı olduğu için ücretsiz yolları seçerek yaklaşık 3 saatte La palud sur Verdon’un girişindeki Camping Bourbon’a gün batımına yakın ulaştık.
Moustiers-Sainte-Marie

VERDON
Camping Bourbon, temel ihtiyaçlarınızı karşılayabileceğiniz günlük kişi başı yaklaşık 8€’ya kalınabilecek merkeze yakın bir Camping. Diğer alternatif, köy çıkışındaki Camping Municipal. La Palud’da benzinlik yanında market, pizzacı, bar ve birkaç cafe mevcut. Turist Bilgi ofisinde ücretsiz internete bağlanabilirsiniz.
İlk tırmanış günü Hulk sektöre gidiyoruz. Grand Canyon girişine arabayı park ederek yaklaşık 40 dakikalık yürüyüş, nehir üstünden sabit ip hattı ile geçiş(zip line), via ferrata(sabit ip, merdiven hatları) ile ulaşıyoruz. Klasik rotaların olduğu güzel bir spor tırmanış sektörü.
Ertesi gün Alper ve Fatma çok ip boylu rotaya giriyorlar. Mami, Duru ve Yalçın’ın da katılması ile ekip büyüdü. Yalçın ile kanyonda yürüyüş ve köyde serserilik yapıyorum 15 Ağustos’ta.

Ceuse - Kaya bandının uzaktan görünümü
CEUSE
Tırmanış seyahatimizdeki bir sonraki durak Fransa’nın meşhur bölgelerinden biri olan Ceuse. Yol üzerinde Sisteron’a da uğruyoruz. Güzel bir yerleşim yeri, hatta merkezde tırmanabileceğiniz spor rotaların da olduğu bir kayalık var. Le Nouveau Blue Night adındaki küçük tırmanış mağazasında ip, ayakkabı, teknik malzeme alabilir ve ayakkabı tamiri yaptırabilirsiniz.

Sisteron
Şehirlerin birçoğunda Decathlon bulunuyor, ocak için kartuş, toz, teknik malzeme gibi ihtiyaçlar için uğranabilir, Türkiye fiyatları ile benzer. Gap şehrine uğrayıp alışveriş yaptıktan sonra bölgedeki tek büyük tırmanış kampingi Guerins’e geçtik. Ortalama kişi başı 7€ civarı konaklanabiliyor, çadır alanları çok geniş, ortak banyo, tuvalet var, internet ise saatlik ücretli.
17 Ağustos'ta, tırmanış gününde yaklaşık 3 km’lik ve ortalama 1 saat 45 dakikalık yürüyüş ile kayanın dibine ulaşabildik. Kaya bandı genelde saat 15’ten sonra gölge olmaya başlıyor. Rotaların geneli 30 metre civarında daha kısa ve uzun olanları, ikinci ip boyları olan rotalar da var. Bolt araları açık, çok çıkılan rotalar kaygan, kaya sağlam, bölge bu mevsimde kalabalık. Özellikle ısınma rotalarını kapmak için hızlı ve atik olmanız gerekiyor. Demi Lune, Beau Movement 2 günlük tırmanışımızda uğradığımız sektörlerden. Kampa dönüş 45 dakika sürüyor, karanlığa kalınıyor, kafa lambası dönüş için işinize yarayabilir. Görülmesi gereken klasik bir bölge fakat yaklaşım, yürüyüş ve sınırlı tırmanış saatleri dezavantaj.

Gorges Du Tarn
GORGES DU TARN
Dinlenme gününde tekrar kampı toparlayıp son durağımız olan Gorges Du Tarn’a yola çıkıyoruz. Bir gün öncesinde Mami, Duru ve Yalçın Almanya’ya döndüler. Bugünkü yolumuz dağ yollarından, köylerden, ıssız ara yollardan yaklaşık 5 saat civarı sürüyor, Florac’ta pizza molası vererek biraz oyalanıp Les Vignes’e ulaşıyoruz.
Konaklamamızı bu seyahatte fiyat performans, imkan ve rahatlık olarak en iyisi diyebileceğimiz Les Vignes’e 5 km uzaklıktaki Saint Rome de Dolan’daki  Camping Municipal’de yapıyoruz. Kapalı ortak alanı, buzdolabı, kamp masaları ve ücretsiz interneti olan ve bölge ile ilgili rehber kitabın da bulunduğu kamping yaklaşık kişi başı 5€ civarında.
Ana sektörler birbirine yakın ve ulaşımı çok pratik, en fazla 5 dakika yürüyüş. Araç park yerleri dolu olabiliyor, tırmanırken Tarn nehrinde gün boyunca kano yapanları görebilirsiniz. Kısa, uzun, delikli, yüzey, negatif, teknik veya güç gerektiren tarzınıza uygun her çeşit rota mevcut. Gölgeyi kovalamak gerekiyor, belirli saatlerde güneş döndükçe gölge durumu değişiyor. Sabah gölge olan tırmandığımız sektörlerden bazıları: Moulin A Huile, Figues Au Cu(öğlen güneş alıyor, akşam üzeri yine gölge), L’oasif(akşam üzeri yine gölge), Tenessee. Öğleden sonra gölge olanlar ise; Navire, De que Fas Aqui, Calme Vous.
Sektöre göre değişmekle birlikte genelde rotalar uzun, 30 metre ve üzeri, boltlama açık, düşüşler uzun. Vadinin doğası muhteşem, her yer kaya fakat tırmanış belli sektörlerde ve yola yakın yerlerde. Vadi boyunca yollar dar, birçok tünelden geçiliyor, araç kullanırken dikkat. Gitmişken La Malene ve Fransa’nın en güzel köylerinden biri olan Sainte Enimie’yi görmelisiniz. Yakınlardaki en büyük yerleşim yeri Millau yaklaşık 40 dakika uzaklıkta.
O sektör, bu bölge, şu köy derken faaliyetin sonuna geldik. 22 Ağustos’ta gün boyu tırmanıp Montpelier üzerinden gece Marsilya’ya yaklaşık 3 saatlik bir yolculukla döndük. 23 Ağustos’ta Marsilya’nın outdoor mağazası Au Vieux Campeur’a uğrayıp 15:50 uçağı ile Türkiye’ye döndük.




Seyahatin kısa videosuna ulaşmak için tıklayınız

Konaklama kamping: kişi başı yaklaşık 5-8 € civarında.
Mazot: 1,40 € civarı.
Su: Campinglerde çeşme suları içilebiliyor.
Ulaşım: Arabasız bölgeler arası ulaşım zor olabilir, özellikle Verdon ve Gorges Du Tarn’da sektörlere ulaşım için araba gerekiyor.

28 Ocak 2017 Cumartesi



12 Kasım 2016'da, İstanbul Tarabya'da güzel bir organizasyona katıldım; TED Boulder Cup-2.
Yoğun katılım olmasına rağmen finallere kalabildim ve 6.olarak yarışmayı tamamladım.

Kısa ve uzun 2 farklı video ile bu anları sizinle de paylaşmak istiyorum;

Kısa video, 1:34;
https://vimeo.com/201407009

Uzun video, 3:58;
https://vimeo.com/201408449

Fotoğraflar: Yunus Polat, Yanne Golev.




17 Şubat 2015 Salı

Toplumsal Yaşam Biçimi

Bugünleri ağır bir biçimde yaşarken aşağıdaki yazıyı paylaşmak istedim. Şizofrengi dergisinin, 1994 yılı 13.sayısındaki satırlar günümüzü özetler nitelikte; 

"Ortadan kaldırmak istediğimiz, umutsuzluğun, çaresizliğin, karamsarlığın, baskının, sömürünün, işkencenin, maddi ve ahlaki çöküntünün ve bütün bunları yaratan ilişki ve kurumların yaratıcısı olmadık mı? Günlük yaşamın kaygıları, haz ve acıları içinde kaybolup kendi kuyruğunu yakalamaya çalışan kedi gibi düzenin sunduğu kazanç ve sevinçler peşine düşüp, "bitmiş ve tükenmiş" bir halde, ertesi günkü koşuya "daha güçlü ve daha zinde başlamak için" düzenlediğimiz gecelik sığınaklarımızda bile kendi içimize sığınmaktan veya dostlarımıza, kadınımıza/erkeğimize, üzerlerine "tir tir titremekten" kendimiz gibi bir titreğe döndürdüğümüz çocuğumuza açılmaktan öte "yeni dünya düzeni”nde "yükselen değerlerin" resmi taşıyıcısı ve eğitilmiş sesi olan televizyona kendimizi verip günlük ilişkilerimizde yeterince yaşadığımız (demek ki yeterince yaşamamışız) toplumsal ve siyasi yalancılığı, dolandırıcılığı, ikiyüzlülüğü, ihanet, şiddet ve baskıyı, ben-merkezciliği, bireysel kurtuluş, bunalım ve kazanç düşüncesini, cinsel ve duygusal sömürüyü, insanlara güvensizliği ve daha nice piyasaya düşmüş değersiz değerleri, ahmakça fikirleri, saçma sapan sohbet ve eğlenceleri bir kez daha yaşayarak, kendi içimizde bir kez daha ve ertesi günkü edimlerimizde defalarca yaşayarak ya da yaşanmasına izin vererek meşrulaştıran insanlar haline gelmedik mi?

Bugün ortak ve uzun vadeli bir amaç olarak amacın kendisini yitirdiğimizi, bir başka deyişle ''Ne için yaşıyorum?", "Yaşamda amacım nedir/ne olmalıdır?" veya "Bir insan ömrünü neye vermeli?" sorularına doyurucu, ikna edici bir yanıt bulamıyoruz. Peki, böyle bir yanıt bulunabilir mi? Geçmişte var mıydı ve nasıl bir şeydi ve nasıl ortadan kalktı?

Sorgulamak istediğim ve sorgulanması gereken asıl şey bugün içinde bulunduğumuz bu durumun nedenleri ve bir çıkış yolu olup olmadığıdır.

Dolayısıyla bu tür bir amacın olabilmesi için öncelikle buna uygun bir toplumsal yaşam biçiminin olması gerekir. Ve bu toplumsal yaşam biçimini belirleyen toplumsal yapıların ayakta kalması da belirli bir ahlak görüşünün, belirli bir erdem anlayışının var olmasına bağlıdır. Ve bütün bu öğeler iç içe geçmiş bir halde birbirini etkiler ve belirler. Ve böylece belirli bir toplumsal düzen, belirli bir toplumsal amaç, o topluma uygun belirli bir kültür ve bütün bunlar içinde ve bütün bunlara göre kendini, kendi amacını kendi iyisini tanımlayan belirli bir birey ortaya çıkar!.

Ve bu amacın özelliği, ancak hep beraber ulaşılabilecek veya o topluluk üyeleriyle hep birlikte gerçekleştirmeye çalışılabilecek, topluluktaki tek tek benlerin kişisel amaçlarına ters düşmeyen, birey ile toplum çıkarlarının çatışmadığı bir toplumsal yaşam biçimi gerektiren bir amaç olmasıdır. Konuyu daha genel olarak ele alacak olursak bu tür özelliklere sahip bir amacın bir toplumda var olabilmesi, o toplumun toplumsal yaşam biçimiyle, ekonomik ve siyasi örgütleniş tarzıyla yakından ilgilidir. Her topluluk da hayat bulamaz.

İnsanları bir arada tutan, bireylerin bütün yaşamlarına yayılacak ve aynı topluluktaki öteki Ben-lerle ortak olan bir amacın varlığı belirli bir toplumsal yaşam biçimini (veya ülküsünü) gerektirir. Ve içinde yer alan üyelerine aynı zamanda belirli bir kimlik de kazandıran bu tür toplumsal yazıların ayakta kalması için de belirli tür erdemlere gerek vardır. Bu erdemlerden birkaçını; dostluk, dürüstlük, dayanışma, adalet, iffet,  namus ve cesaret olarak belirtebiliriz.

Bütün bu karamsarlığın, ümitsizliğin, seçeneksizliğin, hayatta amaçsızlığın, güvensizliğin ve hep-benciliğin ezeli ve ebedi olmadığını, bunların, büyük ölçüde içinde bulunduğumuz ve ister veya istemez bugünkü yaşam biçimimizle yeniden ürettiğimiz bu ahlaki ve siyasi yozlaşma ortamının yol açtığı bir durum olduğunun farkına varabilirsek, yakın ve uzak kültürel geçmişimizi, modern liberal bireyci görüşün ve günlük çıkar ve haz hesaplarının yarattığı tuzaklara düşmeden yeniden yorumlayıp yeni bir şekil verebilirsek ve sanayi uygarlığının ve onun resmi ideolojisi olan liberal bireyciliğin hiç değil ise bazı dayatmalarını, en azından bize yakın olan insanlarla birlikte, dayanışma, dostluk, dürüstlük ve diyaloga açıklık gibi erdemleri yaşatabilecek tarzda yaratacağımız dar çevremizde kırabilir isek… bir umut var diyorum inatla, ısrarla var diyorum hala…

Yarin yanağından gayri,
Her yerde,
Her şeyde,
Hep beraber
Diyebilmek için . . ."

Not: Derginin tüm sayılarına sizofrengidergisi adresinden ulaşabilirsiniz.

12 Kasım 2014 Çarşamba

PetzlRocTrip ve Sürprizlerle Dolu Ekim Ayı


PetzlRocTrip-2014
Ekim ayının ilk kısmında; Kurban bayramı ve bir haftalık izin ile birlikte PetzlRoctrip organizasyonunun Bafa, Geyikbayırı ve Olimpos ayaklarına katıldım. Videolardan, fotoğraflardan takip ettiğimiz tırmanıcıları, canlı izleme ve tırmanıcılar ile sohbet edebilme fırsatı yakaladık. Bu tip organizasyonların, olumlu olumsuz birçok tarafı var. Bölgelerin tahribatından tutun da, açılan rotalar ve bölgeler, tırmanış bahçelerinin kapasitelerinin üzerine çıkması… gibi birçok konu üzerinde uzun uzun tartışılabilir. 


Skeleton Spine, 7c

Açıkçası PetzlRocTrip farklı bir deneyim ve tırmanış açısından motivasyon oldu. Özellikle Bafa kısmı çok eğlenceli geçti. Bazı rotaları ekiple birlikte deneme fırsatı yakaladık. Kayada yıl boyunca, çoğunlukla lider tırmanıyoruz; yapayda boulder yapıyoruz fakat kayada bouldera ayırdığımız süre %5 bile değil. Gerçi bu oranı, lider kaya tırmanış bölgelerinin sayıca fazlalığı ve ulaşılabilirliği etkiliyor. Fırsat yaratıp, daha fazla kısa kaya tırmanışı yapabilmek gerekiyor. Lider için geliştirici bir disiplin.
Bafa’da son tırmanış gününde Sakarkaya’da Jon Cardwell’in açmış olduğu Skeleton Spine, 7c (fb) rotasını, BTC(BestTrainingClub) ekibinin desteği ile flash çıktım.



Bafa’da tırmandığım bazı rotalar (Fontainbleau [fb] dereceleri) ;
Pamuk 6c, Flash
Renault 19, 6c, Flash
Bafala, 6c (?), Zorbey’in açtığı yeni rota, Nescafe bloğunun sağ köşesinde.
Reji(deep), 7a, Flash
Sarı Akrep 7a, 2.deneme
Railroad, 7a, Flash
Anonim, 7a
Chill-Us, 7a+
Russian Mafia (mistake), 7a+
Turk Is The New Font, 7a+
Johnny Cash, 7a+, 2.deneme
Atatürk, 7b+, 2.deneme
Skeleton Spine, 7c, Flash
 
Paradise Lost, IX-, Emre Baran @Olimpos
Bafa’dan sonra Geyikbayırı’na geçtik. Yeni açılan bölge, Çitdibi’nde bir gün tırmanabildim. Öğleden sonra tamamen gölge ve Geyikbayırı’na göre daha yüksekte olan Çitdibi'nin iklimi de farklı. Geyikbayırı güneşli iken, Çitdibi bol yağışlı ve soğuk olabiliyor. Hatlar uzun, kaya sağlam, kolonetler bol, rotalar zor.
Emre Baran ve Daniel Woods @Çitdibi
Geyikbayırı sonrası, kapanışı Olimpos’ta yaptık. Tatil modunda; hem deniz, hem tırmanış.

Çitdibi, Geyikbayırı ve Olimpos’ta tırmandığım bazı rotalar;
Bellerofonte, VIII, Onsight
Nasty, VIII, Flash
Artemis VIII+, Onsight
Judas, VIII+/IX-
Climbing Trip, VIII+/IX-, Flash
Ela, VIII+/IX-, Onsight
Purple Rain, VIII+/IX-, Flash
Bittersweet, IX-, 2.deneme
Paradise Lost, IX-, 2.deneme
 
 

Ekim ayının ilk haftalarını PetzlRocTrip ile geçirmiş oldum. Ankara’ya döndüm ve 5 gün sonra tekrar 29 Ekim haftası için Geyikbayırı’na geçtim.
Trebenna
2 haftalık tırmanış faaliyetinden sonraki bu dönemi, performans haftası olarak değerlendirmek istedim. Yine benim için, önemli  olabilecek tırmanışlar gerçekleştirdim. İlk defa IX+ zorluğundaki bir rotayı (Pumping On Big Mothers Breasts) flash çıkmayı başardım. Faaliyetin son günü ise Echoes sektörde; 2.denemede No More Mr.Nice Guy, IX+/X-  rotasını çıktım ve sonrasında  ekspresleri takarak IX derecelik, Too Big To Fall rotasını onsight(ilk görüşte) çıkmayı başarabildim.
 
Trebenna'dan Geyikbayırı manzarası
Ekim ayının son haftası Geyikbayırı’nda çıktığım rotalardan bazıları;
Bizim Canımız Yanmaz Gardaş, VIII, Onsight
Echoes Of The Andes, VIII, Onsight
Save The Planet, Kill Yourself, VIII+, Flash
Pathfinder, VIII+/IX-, Flash
Hunting Love, VIII+/IX-, Flash
Sloper  Poker, IX-, Flash
Mission To Mars, IX-, Flash
Candy Cane, IX-, Onsight
Too Big To Fall, IX, Onsight.
Les Couleurs De L’eau, IX+, 2.deneme
Flame Of Fame, IX+/X-, 3.deneme
Pumping On Big Mother’s Breasts, IX+, Flash
No More Mr. Nice Guy, IX+/X-, 2.deneme

Ekim 2014, tırmanış açısından keyifli ve dolu dolu bir ay oldu. Beni motive eden, destekleyen ve her daim yanımda olan tüm arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum.
@Ankara,Kasım-2014
Zorbey Aktuyun @Çitdibi

Burak Serter @ Hunting Love, VIII+/IX-

No More Mr. Nice Guy, IX+/X- @Echoes Sektör

Alabalık Balkon 4

Flame Of Fame rotasının ilk kısmı @Trebenna
 

25 Ağustos 2014 Pazartesi

Uludağ Boulder

Kaç zamandır aklımdaydı Bursa Uludağ'a gitmek. Sonunda organize olabildik; Bilkent-DOST'tan 4 arkadaş ile Ağustos ayının ortasında, haftasonu 2 günlüğüne bir keşif tırmanışı planladık.


Kamp alanımız, Sarıalan bölgesi.

Uludağ milli parkı, kalabalık açısından yaz döneminde kışı aratmıyor. Hatta kapasitenin üzerinde bir piknikçi ve kampçı popülasyonu var. Bursa'nın yaz sıcağından kaçan ve büyük çadırlar ile aylarca kamp kuran aileler var.

Neyse, kalabalığı ve mangal dumanlarını bir kenara bırakırsak; orman serin ve güzel. Ormanın içinde blokları bulmak zor olabiliyor. Bursa'dan Recep, Ayşe, Muhammed ve Hasan rehberlik yaptı bize.

Rotaların olduğu ana sektörler; Kamp, Sarıalan ve Çobankaya.

Bursa-Uludağ Milli Parkı

Haritadan görebileceğiniz gibi, kırmızı işaretli noktalar tırmandığımız sektörlerden bazıları. Mavi renkli alan kamp yaptığımız yer.

Çobankaya tarafında Muhammed'in daha önce denediği ve ilk çıkışını yaptığım zevkli bir boulder açtık; "Martı Bacak" Fb,6c+ (soldaki çatlaktan oturarak başlıyor).

Martı Bacak, 6c+(ilk çıkış), Çobankaya bölgesi


Keyifli bir haftasonu geçirdik, tırmandığımız bloklardan bazı fotoğraflar;


Mehdi, Sarıalan'da ısınma rotalarından birinde.


Kerem, Çobankaya'daki Martı Bacak rotasının olduğu bloğun sağ köşesini tırmanıyor.

Martı Bacak rotasının olduğu blok, sağ köşe. Çobankaya.


Martı Bacak, 6c+, Çobankaya.

?, Çobankaya

Astronot Püresi, 6a ?. Kamp bölgesindeki bloklardan.

Ormancı, 6a ?, Kamp bölgesi.


Semaverde Çay Demle Bloğunun sağ köşesindeki hat, 5b ?, Kamp bölgesi.

Muhammed Martı Bacak rotasında , Çobankaya

Martı Bacak rotası oturarak sol çatlaktan başlıyor. Çobankaya.

Çobankaya bölgesinde bir blok.

Çobankaya bölgesi.

Bakacak'tan akşam manzarası.

Recep rotalarda ısınırken, Astronot Püresi, Kamp bölgesi.

Semaverde Çay Demle, 7a, Kamp bölgesi.


Recep Semaverde Çay Demle bloğunun sağ köşesindeki rotada. Kamp Bölgesi.

Ayşe Çocuk Havuzu, 6c, rotasında. Kamp Bölgesi.

Not:
1- Kayada yıl boyunca çok az boulder yaptığımız için, rotaların zorluk derecelerini kestirebilmek zor.
2- Fotoğraflardaki blokların hepsinin(Martı Bacak rotası hariç) önceden çıkışları var, derece olarak tahmin edebildiklerimi yazdım.
3- Bölgenin bir rehber kitabı veya toposu olmadığı için, ilk defa gidecek tırmanıcılar için blokları bulmak kolay olmayabilir.


Uludağ Boulder ile ilgili bulabildiğim birkaç bağlantı;

http://www.dorukspor.com/sportirmanis/?p=418
http://www.dorukspor.com/sportirmanis/?p=385
http://zorbeyaktuyun.blogspot.com.tr/2009/08/bursa-uludag-agustos-2009.html
https://www.flickr.com/photos/zorbeyaktuyun/sets/72157645849155655/

Ağustos 2014- Erkin Çakmak

4 Ağustos 2014 Pazartesi

Kazıklı Ali Vadisi, Lanet Rotası Video

Tırmanışlarımız, genelde fotoğraf ve video olarak eksik kalıyor.

Geçen hafta bayramda Aladağlar'da, Kazıklı Ali vadisinde tırmandık. Kısa, boulder hamleli Lanet (IX) rotasını  çıktım. Muhammed'in eline sıkıştırdım kamerayı ve aşağıdaki linkteki görüntüler çıktı ortaya;

http://vimeo.com/102550110

Ağustos-2014



4 Kasım 2013 Pazartesi

Sri Lanka - Eylül 2013


Uzun zamandır içerik girememenin ezikliğini yaşasam da, aslında paylaşacağım çok şeyler var dostlar. Tırmanış, gezi, ordan burdan notlar, fotoğraflar...

Neyse ki sonunda, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı tatilinde bir haftalık tırmanış faaliyetimin dinlenme günlerinde ilk video denememi hazırlamış bulunmaktayım. :)

Aylin, Melis ve Yağmur ile birlikte 20 Eylül - 2 Ekim 2013 tarihleri arasında gerçekleştirdiğimiz Sri Lanka gezimizden derlediğim video görüntülerini aşağıdaki linkten beğeninize zevkle sunarım;

Sri Lanka - Video - Eylül 2013




Erkin Çakmak - 5 Kasım 2013

14 Mart 2013 Perşembe

Güney Tayland


Ko Phi Phi
Yaklaşık 4 ay öncesinden uçak biletlerini alarak; Ramazan Bayramı tatilini değerlendirmek istedik. Rotamız ise belliydi; Tayland. Skyscanner.com sitesinden farklı havayolları alternatiflerini inceleyerek; maliyet ve ulaşım açısından en avantajlı uçuşun THY olduğuna karar verdik. Airarabia 100-200TL ucuz olmasına rağmen, aktarmalı uçuş olduğu için tercih etmedik. THY ile İstanbul-Bangkok gidiş-dönüş aktarmasız uçak biletlerini 1500TL’ye almış olduk.

Uçak Yolculuğumuz
Geriye pasaport işlemlerini halletmek ve Ağustos sonunu iple çekmek kaldı. Şanslıyız ki Tayland vize istemiyor. Hatta ülkeye girişte herhangi bir ücret de ödemedik. Ve Ağustos ayı gelip çattı. Ekip; Aylin,Ersin, Yağmur, Yunus ve Seyfi . Uçak biletlerinde meydana gelen bir karışıklık yüzünden Yağmur birkaç gün önceden tek başına gitti Tayland’a. Biz ise 20 Ağustos Pazartesi akşamı yaklaşık 9 saatlik bir yolculukla Bangkok’a vardık. Akşam 20:05 uçağı ile havalandık ve Salı sabah Tayland saati ile 09:00’da Bangkok’ta olduk. 4 saatlik zaman farkından dolayı, Türkiye’de saat 05:00’idi

Wat Arun'dan şehre bakış
Bangkok, küresel dünyanın tipik bir başkent profili çiziyor. Bir tarafta modern gökdelenler, çok katlı alışveriş merkezleri ve diğer tarafta yoksul arka mahalleler, yıkılacakmış gibi duran, balkonlarında çamaşırların asılı olduğu derme çatma evler. Ve tüm bunların arasında Budist Tapınaklar, Büyük Saray ve Tayland mimarisinin kendine özgü yapısını içeren tarihi binalar. Bangkok’u Chao Phraya Nehri bölüyor, ve longtail (uzunkuyruk) tekneler ile şehrin kanallarında gezebiliyorsunuz. Tayland’da ulaşım ve birçok hizmet ikiye bölünmüş durumda; halk için ayrı, turistler için ayrı. Olabildiğince yerel halkın kullandığı ve yaşadığı yerlere gitmeye çalıştık; turistlerden uzak, halkla iletişim kurabileceğimiz yerler. Fakat Tayland öyle bir turizm merkezi haline gelmiş ki her seferinde birkaç sene önceki Nepal gezimizle mukayese etmek zorunda kaldık. Ülkeyi, kültürü, insanları özümseyerek ve yaşayarak geçirilen bir tatil.

Wat Arun
1 TL => 16,6 Baht
1$ => 30 Baht
1$ => 1,8 TL

Bangkok’ta ilk gün yorucu ve yolculuk sersemliği ile geçti. Yorgunluğu Thai Masajı yaptırarak atmaya çalıştık.(yarım saatlik masaj 100 Baht) Kho San Road’da yemek yiyip, biraz alışveriş yaptık; T-shirtler 200-250 Baht, shortlar 400 Baht, su geçirmez 10lt’lik çantalar 350 Baht, ortalama bir yemek 100Baht civarı, bira 60-90 Baht arası. Sokaktaki tezgahlarda ise Pad Thai 30-50 Baht.

Chao Prahaya Nehri
Kaldığımız hostel ara sokaklarda biraz virane bir yer. Nasıl olsa bir gece kalıp, güneye geçeceğiz diye pek aldırmadık. Kişi başı 175 Baht’a, 2 kişilik odalarda kaldık. 22 Ağustos Çarşamba günü şehir turu yaptık. Bangkok’ta ulaşım 3 tekerli Tuc-tuc’lar ile sağlanabiliyor ve 3 kişi rahatça binebilirsiniz. Gerçi 6 kişi de binmeyi denedik ama 5 kişi ancak sığıyor. Bazı bölgelerde trafik yoğun olmasına rağmen tuc-tuc ile hızlı ve ekonomik bir şekilde istediğiniz yere gidebilmeniz mümkün. 160 Bahta taksi tuc-tuc ile anlaşarak belli başlı yerleri gezme şansımız oldu; Wat Arun, Wat Pho ve birkaç tapınak gezip, Chao Phraya nehrinde tekne ile dolaştık. Bir an önce Bangkok’tan ayrılmak istiyorduk artık.

Gezi Rotamız
Central Train Station’ın yakınındaki turist ofislerinden güneye 650 Baht’a gece otobüsü biletlerimizi aldık. Ücrete transferler dahil. Otobüsler iki katlı görece konforlu, yolda bir kez mola veriyor. Sabaha karşı Surat Thani’ye vardık. Sonrasında minibüsle Krabi’de küçük bir iskeleye geçerek, longtail botlar ile Railey’e varmamız yarım saati aldı. Yürüyerek yaklaşık 20 dakikada adanın doğusundan batısına geçerek , Ton Sai sahilinde Mambo Bungalow’da geceliği 250 Bahta iki kişilik odalarda yerlerimizi ayarladık. Böylelikle Tayland’ın güney batı kesimine geçmiş olduk.

Ton Sai, küçük bir plaj ve hippilerin tercih ettiği bir yer. Plajın etrafındaki 100 metrelik kayalarda onlarca tırmanış sektörü var. Fakat Tayland’ın iklimi tırmanış için pek uygun değil. Muson yağmurlarının da etkisiyle hava öğleden sonraları neredeyse hep yağdı, nem ve ıslaklık rahatsız ediyor. İlk gün dinlenme ve deniz keyfiyle geçti. Kaldığımız yer, ormanın içinde hindistan cevizi ağaçlarının arasında yemyeşil doğasıyla etkileyici. Hava her ne kadar tırmanış için uygun olmasa da Ton-Sai’de tırmananları görebilirsiniz.
Ton Sai'ye geçiş
Ekipte bu kadar tırmanıcı varken tırmanışsız bir faaliyet düşünülemezdi; ertesi gün öğlen malzeme kiralayarak sahilin sol tarafındaki sektörde birkaç ısınma rotası çıktık. Isınma rotalarında bile sırılsıklam oluyorsunuz; hava nemli, tutamaklar sürtünme vermiyor ve tırmanıştan pek keyif alınmıyor.

Sahilde tırmanış
Isınma rotalarından sonra Ersin’le sahilin girişindeki negatif hatları gözümüze kestirdik. Lai Dab (VIII+) rotasını ikinci girişimizde çıktık. Uzaklarda havanın yağdığını görüyorduk ve çok geçmeden yağmur geldi. Bölge denize yakın ve nemli olduğu için boltlar çok çabuk paslanmış ve birçok rota yeniden boltlanmış. Rotalar bolt çöplüğüne dönmüş bile. İstasyonlar ise ilginç, birkaç bolttan geçirilen istasyon ipine iniş malzemeleri takılı ve inişleri bu malzemelerden yapıyorsunuz; riskli ve güvenli değil.

Ton Sai'den ayrılırken
Tırmanış malzemesi olarak tırmanış ayakkabısı ve emniyet kemeri vardı yanımızda. Diğer malzemeleri kiraladık. Yarım günlük malzeme kira ücretleri; ip 200B, gri-gri 50B, ekspres(12 adet) 200B.

25 Ağustos Cuma günü 2 gece kaldığımız Ton Sai’den sabah erkenden ayrılarak Ko Phi Phi adasına hızlı deniz motoru ile geçtik (350B, 1:45dk.). Ve ilk izlenimler olumsuz; ada güzel, deniz güzel ama her taraf turist kaynıyor. Sezon dışı gitmemize rağmen yine de kalabalık. Pansiyon, resort ve bungalow çılgınlığı. Adanın iç taraflarına doğru yürüme mesafesinde bambudan yapılmış bir bungalow bulduk, tam bize göre; Gipsy Bungalow. Oda 300B, kişi başı 150B’a bir gece konakladık.
Long Beach
Ko Phi Phi’de de kaya tırmanış rotaları var ama Ton Sai’deki kadar çok rota ve çeşitlilik yok. Long Beach’e yürüyüp denize girdik, mevsim yağışlı mevsim olduğu için deniz dalgalı ve bulanık biraz. Long Beach’ın kumsalı güzel fakat resortlar sahili kapatmış tamamen. Deniz keyfinden sonra adanın tepe noktalarına çıkıp gün batımı manzarasını kaçırmamak için 50 dakikalık bir yürüyüşle ViewPoint’e geçtik. Manzara mükemmel, bol bol fotoğraf çekiliyoruz. Ko Phi Phi adasının ana yerleşim yeri ince bir boyundan oluşuyor, iki tarafı deniz, adanın kara parçalarını tutan bir bağ gibi. Merkeze indiğimizde, sahilde akşam eğlenceleri başlamış bile, ateş dansları, kovalardan toplu içilen sert kokteyller. Aslında pek ilgimizi çekmedi, Bodrum’da ya da Çeşme’de de aynı şeyi yapabiliriz. Bunca yolu bir barda kafayı bulup, kendimizden geçmek için mi geldik?

Ko Jam'lı müslüman balıkçı, kaptanımız
Sabah hızlıca toparlanıp, limandaki mekanlardan birinde kahvaltı yaparken Tayland’lılardan da yerli halkın yaşadığı, gidebileceğimiz yerleri soruyoruz. Etrafımızda Avrupalı Amerikalı turist görmek istemiyoruz. Bir balıkçı ile anlaşıp küçük long-tail teknesi ile yaşadığı adaya Ko Jam’a geçiyoruz. (6 kişi toplam 3000B anlaşıyoruz.) Kaptanımız kavruk tenli müslüman bir balıkçı. Sarma sigarası ile motoru çalıştırırken, küçük bir tekne ile yolculuğun biraz riskli olduğunu da fark ediyoruz. Tayland’ın güneyinde çok fazla Müslüman var, özellikle balıkçı kasabalarının bir çoğunda camilere rastlayabiliyorsunuz. Neyse ki hava yağışsız ve bulutlar uzakta. Açık denizde dalgaları yara yara, biraz da su alarak karşıda gözüken adaya doğru yaklaşıyoruz. Ko Jam(Ko Pa) adasına yaklaştıkça içimizdeki heyecan da artıyor ve işte Tayland’da olduğumuzu anlıyoruz.
Ko Jam'a varmak üzereyiz, arkada adanın gözüken bir kısmı
Balıkçıların yaşadığı küçük bir yerleşim yerinde iskeleye benzer bir yerin yanından adaya ayak basınca, kaptanın karısı Bee karşılıyor. Sevecen, güleryüzlü yardımsever bir Tayland’lı. İskelede beklerken hemen çay kahve ikram ediyorlar. Bu arada ekipten birkaç kişi Bee’nin motosikletinin arkasına atlayarak kalınabilecek yer bulmaya çalışıyor. Bee’nin torunlarıyla vakit geçiriyoruz, hepsi çok tatlı ve sevecen. Farklı dilleri konuşsak da iletişim rahatça kurulabiliyor. Ko Jam, turistik bir ada olmadığından yer bulmakta sıkıntı çekiyoruz, sezon dışı olmasının da etkisi var.

Bee'nin torunu ve Yağmur
Tadilatta olan deniz manzaralı güzel bir yer bulduk sonunda; Jungle Hill Bungalow. Eşyalarımızı bıraktıktan sonra hemen motosiklet kiralayıp adayı gezmeye başladık. (Motosiklet kirası 150B.) Toprak yollar, yollarda koşuşan çocuklar ve ormanın içinde daldan dala atlayan maymunlar. Sonunda küçük bir sahilde durup, kumsalda futbol oynayan çocuklara karışıyoruz. Biraz ter attıktan sonra hava kararmadan dönmemiz gerekiyor. Dönüşte yağmur yağmaya başlıyor, yine sırılsıklam oluyoruz motorun üstünde. Buna rağmen ıslaklık çok da rahatsız etmiyor, hava hep sıcak. İskelede yemek yedikten sonra bungalowa dönüyoruz, hemen dibimizdeki sahil küçük ve ıssız. Bir tarafta ay, dalgaların sesi içimize işliyor. Dünyanın diğer ucunda, Türkiye’den kilometrelerce uzakta küçük bir sahil kasabasında nefes aldığımızın farkına varıyoruz. Gündelik hayattan uzaklaşarak, fırsat buldukça gezmeli insan. Çünkü her yolculuk yeni bir keşif, benliğe uzanan derin bir yol. İşte böyle zamanlarda hissediyor insan her bir hücresini ve doğanın ihtişamını.
Gece boyunca yağmur yağdı ve rüzgar hiç dinmedi, sabah yağış devam ediyordu. Nereye gideceğimize karar veremedik bir türlü. Ülkenin güney batı tarafında muson etkisini gösteriyor. Ve hızlı bir karar vererek, doğu tarafındaki adalara rotamızı çevirdik; uzun bir yol bizi bekliyor.


Ko Jam adasındaki müslüman balıkçı, ailesiyle balığa çıkarken
27 Ağustos Pazartesi günü Ko Jam adasının doğu tarafından küçük bir iskeleden görece büyük bir longtail ile Ban Laem Kruet’a geçtik. 45 dakikalık deniz yolculuğu boyunca şiddetli bir yağmur yağdı, tedirgin edici bir yolculuk geçirdik(150B). Surat Thani’ye gideceğimiz otobüs durağına taksiyle gittik ve 2 saatlik beklemeden sonra ıslak, nemli bir otobüs ile Surat Thani (160B) 3 saat sürdü. 23:00’da kalkan gece feribotu yataklı bir feribot; alt ve üst kattaki yer matlarına uzanarak rahatça yolculuk yapabiliyorsunuz. Sabah 6’ya doğru Ko Tao’da olduk.

Tanote koyu, Ko Tao
Adanın batı tarafındaki merkez sahili Sairee Beach; denize paralel uzanan Hindistan cevizi ağaçlarıyla turistlerin gözdesi. Kalan günlerimizi Ko Tao’nun doğu tarafındaki, küçük bir sahil olan Tanote Beach’de deniz, kum, güneş eşliğinde dinlenerek geçirdik. Ülkenin doğu tarafı bu mevsimde musondan çok fazla etkilenmiyor. Yaklaşık 3 gece Family Tanote Resort’de kaldık, burası kaldığımız en iyi yerlerden biriydi; odalar temiz, deniz manzaralı ve konforlu. Adanın ana sahiline göre daha sakin ve denizi mükemmel. İlk gün kano kiralayıp dolaştık ve bol bol denize girdik. Şnorkel kiralayarak mercan resiflerini belgesel tadında yüzerek dolaştık. Rengarenk balıklarla çeşitli büyüklerde mercan resifleri etkileyici, deniz altı farklı bir dünyaya açılan bir kapı. Tayland’ın diğer özelliği de dalış sporları. Birbirinden güzel mercan resifleri ülkenin hem batı denizine(Andaman Deniz) hem de doğu denizine (Tayland Körfezi) yayılmış durumda. Özellikle turistik yerlerde bir çok dalış okuluna rastlayabilirsiniz, paket eğitimlerle dalış turları düzenliyorlar. Bir haftalık bir eğitim yaklaşık 3000B civarı, fiyata her şey dahil. Vakit ve nakit sıkıntısından sadece şnorkelle daldık, Tanote sahili dalış teknelerinin uğrak yerlerinden biri.

Ersin rotanın son hamlesinde, Seyfi arkasını alıyor. Tanote sahili
Şansımıza sahilde çok güzel kaya blokları vardı. Bir kaçında güzel problemler çıktı, sahilde boulder yapmak da ayrı bir zevkmiş. Ersin, Yunus ve Seyfi ile güneş altında parmaklarımızı kayada törpüledik biraz. Tayland’daki son günlerimizi Ko Tao adasında dinlenerek geçirdik, bolca yüzüp deniz altının güzellikleriyle vakit geçirdik. Uzun, yorucu ve hareketli geçen ilk günlerden sonra çok iyi geldi.

Artık dönüş vakti gelip çatmıştı, 31 Ağustos Cuma günü öğleden sonra 14:45’te Ko Tao’dan Katamaran ile ayrılarak Chumphon’a geçtik. Gece treni yaklaşık 2 saatlik rötarla 22’de geldi, yataklı trende yerlerimizi önceden ayırmıştık. Bangkok’a sabah saatlerinde vardık.
Ekip eğleniyor, Tanote sahili, Ko Tao.

Tayland’daki son günümüz, Bangkok’ta alışveriş çılgınlığı ile geçti. Ertesi gün erkenden kalkarak taksi ile havaalanına geçtik. Uçağımız 10:55’de kalktı ve akşam saatlerinde İstanbul’da olduk. Yaklaşık 12 günlük tatilimizde, Tayland’ın güney bölgesini görme fırsatımız oldu. Kuzey’deki Chiang Mai bölgesine gidemedik, hatta vaktimiz o kadar kısıtlıydı ki görmek istediğimiz birçok adayı es geçtik. Tayland’a en az bir ay ayırmak gerekiyor. Tırmanış için çok elverişli değil ama gezinize çeşitlilik katabilir. Ve turistlerin uğrak yerlerinden ziyade kenarda köşede kalmış balıkçı köylerinde vakit geçirmek daha eğlenceli olabilir. Deniz tatilini ülkemizin bir birinden güzel sahillerinde de yapabilirsiniz. Dünyanın her bir tarafına yayılmış milyonlarca insanla çarpan kalplerimizi güzelleştirmek ve yaşamı anlamlı kılmak adına olabildiğince uzatın ellerinizi farklı kültürlere ve yaşam tarzlarına; yüreğinizin büyüdüğünü farkedecek ve aldığınız nefesin her zerresinin tadına varacaksınız. Ekipteki herkese uyumu ve anlayışı için ayrı ayrı teşekkürler. Eee, bir dahaki gezimiz nereye?

Erkin Çakmak - 2012